Sofya’da Gezilecek Yerler
Balkanlar’ın kalbinde yer alan Sofya, sadece Bulgaristan’ın başkenti değil, aynı zamanda ülkenin en büyük ve en kozmopolit şehridir. Yaklaşık 1,2 milyonluk nüfusuyla ülke genelinde ekonomik, kültürel ve siyasi merkez olma özelliğini taşıyan bu şehir, 492 km²’lik yüzölçümüyle Vitoşa Dağı’nın eteklerine kurulmuştur. Sofya’nın resmi dili Bulgarcadır ve Kiril alfabesi kullanılır; ancak şehirde İngilizce ve Rusça gibi yabancı dillere de sıklıkla rastlamak mümkündür. Karasal iklimin etkili olduğu bu iç bölge kenti, hem doğal güzellikleri hem de tarihi dokusuyla dikkat çeker. Roma, Bizans ve Osmanlı gibi medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan Sofya, günümüzde geçmişin izlerini modern yaşamla harmanlayarak ziyaretçilerine eşsiz bir keşif deneyimi sunar.
Başlıklar
- 1 Sofya’da Gezilecek Tarihi Yerler
- 1.1 Alexander Nevski Meydanı
- 1.2 Antik Serdica Arkeolojik Kompleksi
- 1.3 Aslan Köprüsü Metro İstasyonu
- 1.4 Aziz George Rotondası
- 1.5 Bağımsızlık Meydanı
- 1.6 Battenberg Prensi Alexander Meydanı
- 1.7 Bulgaristan Cumhuriyeti Ulusal Meclisi
- 1.8 Bulgar Gönüllüler Anıtı
- 1.9 Bulgar Şehitler Tapınağı
- 1.10 Çar Samuil Anıtı
- 1.11 Çilekli Ev
- 1.12 Eski Bulgar Komünist Partisi Genel Merkezi
- 1.13 Fridtjof Nansen Anıtı
- 1.14 Ivan Vazov’un Mezarı
- 1.15 Kambanit (The Bells)
- 1.16 Kutsal Sofya Heykeli
- 1.17 Makedonya ve Trakya Devrimcileri Anıtı
- 1.18 Merkez Askeri Kulübü
- 1.19 Orpheus Heykeli
- 1.20 Patrik Evtimiy Heykeli
- 1.21 Ronald Reagan Heykeli
- 1.22 Rus Anıt Meydanı
- 1.23 Serdica Amfi Tiyatrosu
- 1.24 Sinodal Sarayı
- 1.25 Slaveikov Meydanı
- 1.26 Sofya Adliye Sarayı
- 1.27 Tanrı’nın En Kutsal Annesi Koruma Tapınağı
- 1.28 Ulusal Kültür Sarayı
- 1.29 Urviç Kalesi
- 1.30 Vladimir Dimitrov Anıtı
- 2 Sofya’da Gezilecek Dini Yapılar
- 2.1 Aziz Joseph Katolik Katedrali
- 2.2 Aziz Kiril ve Aziz Metodiy Kilisesi
- 2.3 Aziz Nedelja Kilisesi
- 2.4 Alexander Nevski Kilisesi
- 2.5 Ayasofya Kilisesi
- 2.6 Aziz Paraskevi Kilisesi
- 2.7 Aziz Sedmochislenitsi Kilisesi
- 2.8 Azize Samardzhiyska Petka Kilisesi
- 2.9 Azize Sofya Kilisesi
- 2.10 Boyana Kilisesi
- 2.11 Çerepiş Manastırı
- 2.12 Kutsal Üçlü Rumen Ortodoks Kilisesi
- 2.13 Sofya Aziz Nikolas Kilisesi
- 2.14 St. Mina Manastırı
- 3 Sofya’da Gezilecek Müzeler
- 3.1 Banya Bashi Hamamı Altındaki Roma Yolu
- 3.2 Sofya Modern Sanat Enstitüsü (ICA-Sofia)
- 3.3 Sofya Tarih Müzesi
- 3.4 Sosyalist Sanat Müzesi
- 3.5 Ulusal Arkeoloji Enstitüsü Müzesi
- 3.6 Ulusal Askerî Tarih Müzesi
- 3.7 Ulusal Doğa Tarihi Müzesi
- 3.8 Ulusal Etnografya Müzesi
- 3.9 Ulusal Sanat Galerisi
- 3.10 Zemlyanev Müzesi (Kültürel ve Antropolojik Miras)
- 4 Sofya’da Gezilecek Park ve Doğal Alanlar
- 4.1 Borisova Gradina Parkı
- 4.2 South Park (Yujen Park)
- 4.3 Zaimov Parkı
- 4.4 Doctor’s Garden (Doktorska Gradina)
- 4.5 Park Vrana
- 4.6 Knyazheska Gradina
- 4.7 Geo Milev Parkı
- 4.8 City Garden (Gradskata Gradina)
- 4.9 West Park (Zapaden Park)
- 4.10 Severen Park (North Park)
- 4.11 Ariana Gölü
- 4.12 Pancharevo Gölü
- 4.13 Boyana Gölü
- 4.14 Dragalevski Şelalesi
- 4.15 Vitosha Dağı Milli Parkı
- 4.16 Golden Bridges (Zlatnite Mostove)
- 4.17 Lake Iskar
- 4.18 Yuzhen Park Gölü
- 4.19 Botanik Bahçesi (Balgarska Botanicheska Gradina)
- 4.20 Vladaya Parkı ve Orman Yolu
Sofya’da Gezilecek Tarihi Yerler
Alexander Nevski Meydanı
Sofya’nın en etkileyici manzaralarından birine ev sahipliği yapan Alexander Nevski Meydanı, hem şehrin ruhunu yansıtan tarihi bir alan hem de mimari ihtişamın odak noktalarından biridir. Adını, meydanın tam ortasında yer alan görkemli Alexander Nevski Katedrali’nden alan bu geniş alan, Bulgar halkının ulusal bilincini temsil eden anıtlarla ve zarif yapılarla çevrilidir. Mermer döşemeleri, açık hava sergileri ve çevresindeki antika pazarlarıyla hareketli ama huzurlu bir atmosfer sunan meydan, şehri ziyaret eden gezginler için adeta bir başlangıç noktası niteliğindedir. Tarih, kültür ve günlük yaşamın iç içe geçtiği Alexander Nevski Meydanı, Sofya’nın ruhunu yakalamak isteyen herkesin mutlaka uğraması gereken bir duraktır.
Antik Serdica Arkeolojik Kompleksi
Sofya’nın modern caddeleri üzerinde yürürken bir anda kendinizi binlerce yıl öncesine götüren Antik Serdica Arkeolojik Kompleksi, şehrin tarihî katmanlarını gözler önüne seren benzersiz bir açık hava müzesidir. Roma İmparatoru Diocletianus döneminde inşa edilen antik Serdica kentine ait sokaklar, dükkanlar, konutlar ve mozaikler, günümüz şehir hayatının tam ortasında ziyaretçilerini bekler. Metro istasyonunun içinde ve çevresinde yer alan bu arkeolojik alan, Sofya’nın geçmişle kurduğu bağın en somut örneklerinden biridir. Tarih meraklısı gezginler için hem ulaşımı kolay hem de büyüleyici bir deneyim sunan bu kompleks, Sofya seyahatinin en unutulmaz duraklarından biri olmaya aday.
Aslan Köprüsü Metro İstasyonu
Sofya’nın tarihi ve modern dokusunu bir araya getiren Aslan Köprüsü Metro İstasyonu (Lavov Most), şehrin ulaşım ağının önemli bir parçasıdır. 2012 yılında hizmete giren bu istasyon, M2 metro hattı üzerinde yer almakta olup, Knyaginya Maria Luiza Bulvarı’nın altında konumlanmıştır. Üç katlı yapısıyla dikkat çeken istasyon, platform, bilet gişesi ve dört yönden erişim sağlayan alt geçitlerden oluşmaktadır.
İstasyonun mimari tasarımı, hemen yakınında bulunan ve Sofya’nın simgelerinden biri olan Aslan Köprüsü’nden esinlenmiştir. Platform duvarlarında köprüyü simgeleyen detaylar yer almakta olup, tavanlarda kullanılan 90 cm genişliğindeki renkli metal paneller istasyona modern bir hava katmaktadır.
Aslan Köprüsü Metro İstasyonu, hem tarihi hem de modern unsurları bir araya getirerek, Sofya’nın kültürel zenginliğini yansıtan bir durak olarak öne çıkmaktadır. Şehir merkezine ve önemli turistik noktalara yakınlığı sayesinde, ziyaretçiler için ideal bir başlangıç noktasıdır.
Aziz George Rotondası
Sofya’nın tarihi kalbinin tam ortasında, modern yapıların arasında sessizce yükselen Aziz George Rotondası, şehrin en eski yapılarından biri olarak ziyaretçilerini adeta zaman yolculuğuna çıkarıyor. M.S. 4. yüzyılda Roma döneminde inşa edilen bu etkileyici kırmızı tuğla yapı, günümüze kadar ayakta kalabilmiş ender erken Hristiyanlık eserlerinden biridir. Sofya’nın merkezindeki Serdika arkeolojik alanı içinde yer alan rotunda, hem mimarisiyle hem de iç duvarlarındaki 10. yüzyıldan kalma fresklerle dikkat çeker. Tarihe meraklı gezginler için kaçırılmaması gereken bu kutsal yapı, şehrin geçmişine dair en canlı tanıklıklardan birini sunar.
Bağımsızlık Meydanı
Sofya’nın politik ve tarihî kimliğini simgeleyen Bağımsızlık Meydanı (Nezavisimost Meydanı), şehrin tam kalbinde, geçmişle günümüzün iç içe geçtiği etkileyici bir kavşak noktasıdır. Largo kompleksi içinde yer alan bu geniş meydan, Bulgaristan’ın komünist dönem mimarisiyle çevrili olup, Parlamento, Bakanlar Kurulu ve Cumhurbaşkanlığı binalarına komşu konumuyla ülkenin yönetim merkezini oluşturur. Zamanında Lenin Heykeli’nin bulunduğu bu alan, bugün özgürlük ve demokrasi değerleriyle anılırken, Serdika Antik Kenti kalıntılarıyla da ziyaretçilere tarihî bir yolculuk sunar. Sofya’yı anlamak ve hissetmek isteyen gezginler için Bağımsızlık Meydanı, şehrin belleğine açılan vazgeçilmez bir duraktır.
Battenberg Prensi Alexander Meydanı
Sofya’nın tam kalbinde yer alan Battenberg Prensi Alexander Meydanı, Bulgaristan’ın modern tarihine tanıklık eden etkileyici bir buluşma noktasıdır. Ülkenin ilk prensi olan Alexander Joseph of Battenberg’in adını taşıyan bu geniş meydan, geçmişten günümüze uzanan siyasi ve kültürel dönüşümlerin izlerini taşır. Komünist dönemde “9 Eylül Meydanı” olarak anılan alan, bu süreçte Georgi Dimitrov’un mozolesine ev sahipliği yapmış, ancak 1999 yılında bu yapı yıkılmıştır . Bugün, meydanın en dikkat çekici yapısı olan eski Kraliyet Sarayı, Ulusal Sanat Galerisi ve Ulusal Etnografya Müzesi’ne ev sahipliği yaparak ziyaretçilere zengin bir kültürel deneyim sunar . Ayrıca, meydan yıl boyunca açık hava konserleri, askeri geçit törenleri ve çeşitli etkinliklere sahne olarak şehrin dinamik yaşamının merkezlerinden biri olmayı sürdürmektedir.
Bulgaristan Cumhuriyeti Ulusal Meclisi
Sofya’nın merkezinde, Tsar Osvoboditel Bulvarı üzerinde yer alan Bulgaristan Cumhuriyeti Ulusal Meclisi, hem mimari zarafetiyle hem de tarihi önemiyle ziyaretçilerini etkileyen bir yapıdır. 1884 yılında inşa edilen bu neorenesans tarzındaki bina, Viyana’da eğitim almış Sırp-Bulgar mimar Konstantin Jovanović tarafından tasarlanmıştır. İnşaatı, 22 yaşındaki Saksonyalı genç usta Friederich Wilhelm Gustav Liebe tarafından gerçekleştirilmiştir. Bina, Bulgaristan’ın parlamenter geçmişinin simgesi olarak kabul edilmekte ve ülkenin kültürel mirası kapsamında koruma altındadır.
Bulgar Gönüllüler Anıtı
Sofya’nın merkezinde, Askeri Kulüp’ün hemen arkasında yer alan Bulgar Gönüllüler Anıtı (Monument of Bulgarian Volunteers), 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı sırasında Bulgaristan’ın özgürlüğü için mücadele eden gönüllü askerlerin (opulçentsi) anısını yaşatan etkileyici bir yapıdır. 2008 yılında açılışı yapılan bu 7 metre yüksekliğindeki bronz heykel, Çek ressam Jaroslav Veshin’in 1911 tarihli “Samara Bayrağı” adlı tablosundan esinlenerek tasarlanmıştır.
Anıtın kaidesinde, savaşın önemli anlarını betimleyen dört kabartma yer alır: “Kartal Yuvası Tepesi İçin Savaş”, “Samara Bayrağı’nın Kutsanması”, “Balkan Dağları’nın Aşılması” ve gönüllü birliklerin savaş sırasındaki güzergâhını gösteren bir harita . Ayrıca, anıtın çevresinde, gönüllü askerlerin isimlerinin yazılı olduğu on iki top mermisi ve Shipka Geçidi’nden getirilen sembolik bir taş bulunmaktadır.
Tarihe ilgi duyan gezginler için Bulgar Gönüllüler Anıtı, sadece bir fotoğraf noktası değil, aynı zamanda Bulgar halkının bağımsızlık mücadelesine dair derin bir anlatı sunan anlamlı bir duraktır.
Bulgar Şehitler Tapınağı
Sofya’nın merkezinde, Alexander Nevski Katedrali’nin hemen yakınında yer alan Bulgar Gönüllüler Anıtı (Monument of Bulgarian Volunteers), Bulgaristan’ın bağımsızlık mücadelesine katılan gönüllü askerlerin (opulçentsi) anısını yaşatmak amacıyla inşa edilmiş etkileyici bir yapıdır. 2008 yılında açılışı yapılan bu 7 metre yüksekliğindeki bronz heykel, Çek ressam Jaroslav Veshin’in 1911 tarihli “Samara Bayrağı” adlı tablosundan esinlenerek tasarlanmıştır.
Anıtın kaidesinde, savaşın önemli anlarını betimleyen dört kabartma yer alır: “Kartal Yuvası Tepesi İçin Savaş”, “Samara Bayrağı’nın Kutsanması”, “Balkan Dağları’nın Aşılması” ve gönüllü birliklerin savaş sırasındaki güzergâhını gösteren bir harita. Ayrıca, anıtın çevresinde, gönüllü askerlerin isimlerinin yazılı olduğu on iki top mermisi ve Shipka Geçidi’nden getirilen sembolik bir taş bulunmaktadır.
Tarihe ilgi duyan gezginler için Bulgar Gönüllüler Anıtı, sadece bir fotoğraf noktası değil, aynı zamanda Bulgar halkının bağımsızlık mücadelesine dair derin bir anlatı sunan anlamlı bir duraktır.
Çar Samuil Anıtı
Sofya’nın tarihi dokusunu yansıtan etkileyici simgelerden biri olan Çar Samuil Anıtı, Bulgar ulusal kimliğinin güçlü figürlerinden birini onurlandıran anlamlı bir eserdir. 2015 yılında Sofya şehir merkezine dikilen bu heykel, 997-1014 yılları arasında hüküm süren I. Samuil’i, ihtişamlı bir duruş ve elinde haç taşıyan figürüyle tasvir eder. Orta Çağ Bulgar İmparatorluğu’nun direniş ve bağımsızlık mücadelesini simgeleyen anıt, Aleksander Nevski Katedrali’ne ve diğer önemli tarihi yapılara yürüme mesafesindedir. Tarihî derinliği olan durakları keşfetmeyi seven gezginler için Çar Samuil Anıtı, hem etkileyici bir fotoğraf noktası hem de Bulgar tarihine kısa bir yolculuk sunar.
Çilekli Ev
Sofya’nın sakin semtlerinden birinde, göz alıcı cephesiyle dikkat çeken “Çilekli Ev” (The Strawberry House), şehrin sıradışı mimari örneklerinden biri olarak merak uyandırıyor. Renkli dış duvarları, çilek desenli süslemeleri ve masalsı atmosferiyle adeta bir sanat eseri gibi görünen bu ev, yerli halk kadar fotoğraf tutkunları ve keşif meraklısı gezginler için de ilgi çekici bir durak haline gelmiştir. Geleneksel Bulgar mimarisinden farklı çizgilere sahip bu özgün yapı, Sofya’da klasik rotaların dışında kalmak isteyenlere hoş bir sürpriz sunar. Şehrin alışılmış estetiğinden uzaklaşmak ve yaratıcı detaylara tanıklık etmek isteyen gezginler için Çilekli Ev, kesinlikle görülmeye değer bir nokta.
Eski Bulgar Komünist Partisi Genel Merkezi
Sofya’nın merkezinde görkemli bir şekilde yükselen Eski Bulgar Komünist Partisi Genel Merkezi, başkentin yakın tarihine ışık tutan etkileyici yapılardan biridir. Largo Meydanı’nın bir parçası olarak 1950’li yıllarda inşa edilen bu anıtsal bina, sosyalist mimarinin en çarpıcı örneklerinden biri olarak dikkat çeker. Bulgaristan’ın komünist dönemine tanıklık eden yapı, geçmişin politik atmosferini yansıtan sembolik detaylarıyla tarih meraklılarını kendine çekerken, Sofya’nın dönüşen yüzünü de gözler önüne seriyor. Günümüzde farklı kamu kurumlarına ev sahipliği yapan bu bina, fotoğraf tutkunları ve mimari gezginler için de mutlaka görülmesi gereken duraklar arasında yer alıyor.
Fridtjof Nansen Anıtı
Sofya’nın kalbinde, Ulusal Kültür Sarayı’nın (NDK) önündeki parkta yer alan Fridtjof Nansen Anıtı, sadece bir heykel değil, aynı zamanda insanlık onuruna adanmış bir semboldür. 2012 yılında açılan bu anıt, Norveçli kutup kâşifi, bilim insanı ve Nobel Barış Ödülü sahibi Fridtjof Nansen’in anısını yaşatmak amacıyla dikilmiştir. Nansen, 1920’li yıllarda Makedonya ve Trakya’dan zorla göç ettirilen Bulgar mültecilerin yeniden yerleştirilmesine ve 1925’ten sonra on binlerce Ermeni mültecinin Bulgaristan’a sığınmasına öncülük etmiştir. Ayrıca, statüsüz kişilere seyahat hakkı tanıyan ve 50’den fazla ülke tarafından tanınan “Nansen Pasaportu” uygulamasını başlatmıştır.
Ivan Vazov’un Mezarı
Sofya’nın kalbinde, St. Sofia Kilisesi’nin arkasında yer alan Ivan Vazov’un mezarı, Bulgar edebiyatının “patriği” olarak anılan yazarın son arzusu doğrultusunda konumlandırılmıştır . 1921 yılında hayatını kaybeden Vazov’un mezarı, Vitosha Dağı’ndan getirilen 10 tonluk devasa bir taş blokla işaretlenmiştir . Bu sade ve etkileyici anıt, yazarın doğaya olan bağlılığını ve mütevazı yaşam tarzını yansıtır.
Mezarın bulunduğu alan, yeşillikler içinde huzurlu bir park atmosferine sahiptir ve ziyaretçilere hem dinlenme hem de düşünme fırsatı sunar. Ayrıca, Ivan Vazov’un yaşamı ve eserleri hakkında daha fazla bilgi edinmek isteyenler için, yazarın yaşadığı ve hayatını kaybettiği ev müze olarak ziyarete açıktır.
Kambanit (The Bells)
Sofya’nın merkezine yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta, yemyeşil bir alan içinde yükselen Kambanit (The Bells), yalnızca estetik bir anıt değil, aynı zamanda barış ve çocuklar adına yükseltilmiş evrensel bir semboldür. 1979 yılında UNESCO tarafından düzenlenen “Çocukların Uluslararası Yılı” kapsamında inşa edilen bu etkileyici yapı, dünyanın dört bir yanından gelen çanlarla donatılmıştır. Her bir çan, farklı bir ülkeyi temsil eder ve bu çok seslilik, barış içinde bir arada yaşamanın simgesi olarak ziyaretçileri etkiler. Doğayla iç içe sessiz ve anlamlı bir mola noktası arayan gezginler için Kambanit, Sofya’da keşfedilmesi gereken en özgün duraklardan biridir.
Kutsal Sofya Heykeli
Sofya’nın siluetine anlam ve zarafet katan Kutsal Sofya Heykeli (Statue of Sveta Sofia), şehrin adını aldığı azizenin onuruna dikilmiş, modern bir simge niteliği taşıyan etkileyici bir yapıdır. 2000 yılında Serdika Meydanı’nda, daha önce Lenin heykelinin bulunduğu noktaya yerleştirilen bu 24 metrelik bronz ve bakır heykel, bilgelik, güç ve inancı temsil eden sembollerle donatılmıştır. Bir elinde zafer tacı, diğerinde defne yaprağı tutan heykel; hem klasik mitolojik ögeleri hem de Hristiyan ikonografisini harmanlar. Günümüzde hem yerel halk hem de ziyaretçiler için önemli bir buluşma ve fotoğraf noktası olan bu heykel, Sofya’nın geçmişiyle bugününü birleştiren modern bir anıt olarak görülmeye değerdir.
Makedonya ve Trakya Devrimcileri Anıtı
Sofya’nın kalbinde, Todor Aleksandrov Bulvarı ile Stefan Stambolov Caddesi’nin kesişiminde yer alan Makedonya ve Trakya Devrimcileri Anıtı, Bulgaristan’ın özgürlük mücadelesine adanmış etkileyici bir yapıdır. Yaklaşık altı metre yüksekliğindeki bu anıt, beyaz Vratsa taşından inşa edilmiş olup, iki büyük kanat figürüyle dikkat çeker. Bu kanatlar, 20. yüzyılın başlarında Makedonya, Beyaz Deniz Trakya ve Edirne bölgelerinde Osmanlı İmparatorluğu’na karşı direniş gösteren 150 devrimcinin cesaretini ve kararlılığını simgeler. Anıtın üzerinde, bu kahramanların isimleri ve onların mücadelelerini anlatan kabartmalar yer alır. Ayrıca, anıtın kaidesinde, Bulgar edebiyatının önemli isimlerinden Ivan Vazov’un “Bulgaria, for you” adlı şiirinden alınan anlamlı bir alıntı bulunmaktadır.
Merkez Askeri Kulübü
Sofya’nın en görkemli yapılarından biri olan Merkez Askeri Kulübü (Central Military Club), zarif mimarisi ve kültürel etkinliklere ev sahipliği yapan yapısıyla şehrin tarihî dokusuna ayrı bir renk katıyor. 1895 yılında inşasına başlanan ve 1907’de tamamlanan bu etkileyici bina, hem askeri bir simge hem de Sofya’nın kültürel yaşamının aktif bir parçasıdır. Neo-Rönesans tarzında inşa edilen kulüp, içerisinde konser salonu, galeri ve etkinlik alanları barındırır. Tsar Osvoboditel Bulvarı üzerinde yer alan yapı, yalnızca tarihî işleviyle değil, aynı zamanda düzenlenen sergiler ve müzik etkinlikleriyle sanatsever gezginlerin de ilgisini çeker. Sofya’da geçmişle bugünü harmanlayan bir durak arayanlar için Merkez Askeri Kulübü, görülmeye değer nadide adreslerden biridir.
Orpheus Heykeli
Sofya Havalimanı Metro İstasyonu’nun girişinde yer alan Orpheus Heykeli, Bulgaristan’ın zengin mitolojik geçmişine zarif bir selam niteliğindedir. Yunan mitolojisinin efsanevi ozanı Orpheus’u lir çalarken betimleyen bu heykel, hem sanatseverler hem de tarih meraklıları için etkileyici bir durak sunar. Orpheus’un müziğiyle doğayı ve insanları büyülediği, hatta yeraltı dünyasına inerek kaybettiği eşi Eurydice’i geri getirmeye çalıştığı hikâyesi, bu heykelle yeniden hayat bulur. Modern ulaşımın kalbinde konumlanan bu eser, Sofya’nın kültürel zenginliğini ve mitolojik köklerini keşfetmek isteyen gezginler için kaçırılmaması gereken bir noktadır.
Patrik Evtimiy Heykeli
Sofya’nın kalbinde, Graf Ignatiev Caddesi ile Vasil Levski ve Patriarch Evtimiy Bulvarları’nın kesişiminde yer alan Patrik Evtimiy Heykeli, Bulgaristan’ın Orta Çağ’daki ruhani ve kültürel mirasını simgeleyen etkileyici bir anıttır. 1939 yılında heykeltıraş Marko Markov tarafından yapılan bu bronz heykel, 1375–1393 yılları arasında Bulgar Ortodoks Kilisesi’nin başı olan Tarnovo’lu Patrik Evtimiy’i bir haç tutarken tasvir eder.
Yerel halk arasında “Popa” (Papaz) olarak bilinen bu meydan, gençlerin ve yerli halkın sıkça buluştuğu canlı bir noktadır. Heykelin bulunduğu alan, Odeon Sineması, Bulgartabac Genel Merkezi ve Vasil Levski Ulusal Stadyumu gibi önemli yapılarla çevrilidir.
Ronald Reagan Heykeli
Sofya’nın güneyindeki Yeşil Cennet olarak bilinen Güney Parkı’nda (South Park) yer alan Ronald Reagan Anıtı, Bulgaristan’ın komünizmden demokrasiye geçiş sürecinde ABD’nin desteğini simgeleyen anlamlı bir duraktır. 10 Mayıs 2017’de açılışı yapılan bu anıt, 40. ABD Başkanı Ronald Reagan’ın özgürlük, demokrasi ve dini özgürlük konularındaki kararlı duruşunu onurlandırmak amacıyla dikilmiştir. Reagan’ın liderliği, Bulgaristan’da 1980’lerin sonlarında yaşanan siyasi dönüşümde ilham kaynağı olmuş ve bu anıt, onun mirasını yaşatmaktadır.
Anıtın bulunduğu Güney Parkı, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda Bulgaristan’ın yakın tarihine tanıklık eden önemli bir mekân olarak öne çıkar. 1980’li yıllarda, Bulgaristan’daki Türk azınlığa yönelik baskılar ve isim değiştirme politikalarına karşı düzenlenen protestoların merkezi haline gelmiştir. Bu bağlamda, Reagan Anıtı’nın burada yer alması, hem geçmişin acılarını hem de özgürlük mücadelesini hatırlatmaktadır.
Rus Anıt Meydanı
Sofya’nın en işlek kavşaklarından birinde yer alan Rus Anıt Meydanı (Ruski Pametnik), hem tarihî anlamı hem de merkezi konumuyla kentin simgesel noktalarından biridir. 1882 yılında, Osmanlı’ya karşı verilen 1877-78 Rus-Türk Savaşı’nda hayatını kaybeden Rus askerlerinin anısına inşa edilen bu anıt, Bulgaristan’ın özgürlük mücadelesine destek verenlerin hatırasını yaşatır. Taş bloklardan oluşan sade ama etkileyici yapısı, meydanın tam ortasında yükselerek çevredeki modern yaşamla tarihî geçmiş arasında güçlü bir bağ kurar. Günümüzde yerli halkın buluşma noktalarından biri olan bu alan, Sofya’yı adımlarken tarihe dokunmak isteyen gezginler için kaçırılmaması gereken bir duraktır.
Serdica Amfi Tiyatrosu
Sofya’nın kalbinde, modern binaların gölgesinde saklı kalan Serdica Amfi Tiyatrosu, antik Roma döneminden günümüze ulaşan büyüleyici bir mirastır. 2. yüzyılda inşa edilen bu tarihi tiyatro, o dönemdeki Serdica kentinin kültürel ve sosyal hayatının merkezlerinden biri olarak kullanılmıştır. Günümüzde, otellerin ve alışveriş merkezlerinin alt katlarında koruma altına alınan kalıntılar, geçmiş ile bugünü bir araya getiren etkileyici bir arkeolojik durak sunar. Sofya sokaklarını adımlarken tarihin izlerini yerin birkaç metre altında görmek isteyen gezginler için Serdica Amfi Tiyatrosu, mutlaka keşfedilmesi gereken eşsiz bir noktadır.
Sinodal Sarayı
Sofya’nın kalbinde, Alexander Nevsky Meydanı’na bakan görkemli bir yapı yükselir: Sinodal Sarayı (Синодална палата). 1910-1912 yılları arasında Bulgar mimarlar Petko Momchilov ve Yordan Milanov tarafından tasarlanan bu etkileyici bina, Bulgar Ortodoks Kilisesi’nin en yüksek yönetim organı olan Kutsal Sinod’un merkezidir.
Sinodal Sarayı’nın mimarisi, Bulgar ulusal canlanma döneminin estetik anlayışını yansıtır. Cephedeki renkli majolika frizler ve mozaikler, dekoratif sanatçı Haralambi Tachev’in eseridir. Girişin üzerinde, Bulgar kilisesinin bağımsızlığı için mücadele eden üç önemli figürün; İlarion Makariopolski, Avksentiy Veleshki ve Paisiy Plovdivski tasvirleri yer alır.
Saraya ait kompleks, idari binalar, konferans salonu, Aziz Çar Boris Mihail Şapeli ve konaklama kanadından oluşur.
Sofya’yı ziyaret eden gezginler için Sinodal Sarayı, sadece mimari zarafetiyle değil, aynı zamanda Bulgaristan’ın dini ve kültürel tarihine dair derin bir anlayış sunmasıyla da mutlaka görülmesi gereken bir duraktır.
Slaveikov Meydanı
Sofya’nın tam kalbinde yer alan Slaveykov Meydanı, şehrin edebi ruhunu yansıtan ve kültürel yaşamın nabzını tutan eşsiz bir buluşma noktasıdır. Adını, Bulgar edebiyatının önemli isimleri olan baba-oğul Petko ve Pencho Slaveykov’tan alan meydan, onların bronz heykelleriyle ziyaretçilerini karşılar. Bu heykeller, bir bankta yan yana oturmuş şekilde tasarlanmış olup, meydanın simgelerinden biridir.
Tarihi 16. yüzyıla dayanan meydan, zamanla kitap pazarına dönüşerek “Kitap Meydanı” olarak anılmaya başlanmıştır. Açık hava kitap tezgahları, nadir bulunan eserlerden güncel yayınlara kadar geniş bir yelpazede kitap sunar. Ayrıca, çevresindeki kafeler ve sanat galerileriyle edebiyatseverler için ideal bir ortam sağlar.
Sofya Adliye Sarayı
Sofya’nın merkezinde, Vitosha Bulvarı’nın başında görkemli bir şekilde yükselen Sofya Adliye Sarayı (Palace of Justice), başkentin hem hukuki hem de mimari simgelerinden biridir. 1940’lı yıllarda inşa edilen bu etkileyici yapı, neoklasik mimarisi, devasa sütunları ve simetrik cephesiyle görenleri kendine hayran bırakır. Bugün hâlen Bulgaristan Yüksek Mahkemesi ve diğer yargı kurumlarına ev sahipliği yapan bina, aynı zamanda kentin önemli buluşma noktalarından biridir. Sofya’yı keşfederken tarihle iç içe modern bir durak arayan gezginler için Adliye Sarayı, şehrin geçmişi ve bugünü arasında zarif bir köprü kurar.
Tanrı’nın En Kutsal Annesi Koruma Tapınağı
Sofya’nın huzurlu semtlerinden birinde yer alan Tanrı’nın En Kutsal Annesi Koruma Tapınağı, manevi atmosferi ve zarif mimarisiyle dikkat çeken bir Ortodoks ibadet yeridir. Tapınak, geleneksel mimari unsurlar ve dini ikonografiyle süslenmiş iç mekânıyla ziyaretçilerine hem görsel bir şölen sunar hem de derin bir ruhani deneyim yaşatır. Özellikle 1 Ekim’de kutlanan “Tanrı’nın Annesinin Koruması” bayramında, tapınakta düzenlenen özel ayinler ve törenler, inananlar ve kültürel mirasa ilgi duyan gezginler için anlamlı bir deneyim sunar. Sofya’yı keşfederken, bu tapınağı ziyaret etmek, şehrin dini ve kültürel dokusunu daha yakından tanımak isteyenler için kaçırılmaması gereken bir fırsattır.
Ulusal Kültür Sarayı
Sofya’nın kalbinde, Vitosha Bulvarı’nın sonunda yükselen Ulusal Kültür Sarayı (NDK), yalnızca Bulgaristan’ın değil, Güneydoğu Avrupa’nın en büyük çok amaçlı kültür ve kongre merkezlerinden biridir. 1981 yılında, Bulgar devletinin 1300. kuruluş yıl dönümünü anmak amacıyla açılan bu etkileyici yapı, mimar Alexander Barov liderliğindeki bir ekip tarafından tasarlanmıştır. Sekiz katlı ve üç yer altı seviyesine sahip olan saray, 123.000 metrekarelik bir alana yayılmıştır ve 13 salonu ile 15.000 metrekarelik sergi alanı sunmaktadır. Ana salonu, 3.800 kişilik kapasitesiyle büyük etkinliklere ev sahipliği yapmaktadır. Binanın cephesinde yer alan 7 metrelik bronz güneş heykeli, geleneksel Bulgar tavan süslemelerinden esinlenerek Georgi Chapkanov tarafından tasarlanmıştır. İç mekânlarda ise 80’den fazla sanat eseri, sarayı adeta bir modern sanat galerisine dönüştürmektedir. Salon of the Arts, Kinomania ve Yeni Yıl Müzik Festivali gibi etkinliklerle yıl boyunca kültürel bir cazibe merkezi olan NDK, Sofya’nın kültürel yaşamının kalbinde yer almaktadır.
Urviç Kalesi
Sofya şehir merkezine yaklaşık 20 kilometre mesafede, Lozen Dağları’nın eteklerinde konumlanan Urviç Kalesi, tarih ve doğa tutkunlarını büyüleyen gizli bir hazinedir. Iskar Nehri’nin kıvrımları arasında stratejik bir noktada yükselen bu Orta Çağ kalesi, özellikle 14. yüzyılda Osmanlı ilerleyişine karşı verdiği direnişle Bulgar tarihinde önemli bir yere sahiptir. Efsanelerle örülü geçmişi, Tsar Ivan Shishman’ın savunma hikâyeleriyle anılan Urviç, hem tarihi dokusuyla hem de çevresindeki yürüyüş parkurlarıyla öne çıkar. Doğayla baş başa, tarihle iç içe bir keşif arayan gezginler için Urviç Kalesi, Sofya gezisinin en özgün duraklarından biri olmaya aday.
Vladimir Dimitrov Anıtı
Sofya’nın merkezinde, Bulgar Sanatçılar Birliği binasının önünde yer alan Vladimir Dimitrov Anıtı, Bulgar sanatının en özgün temsilcilerinden biri olan “Maistora” lakaplı Vladimir Dimitrov’un (1882–1960) anısını yaşatmaktadır. 1972 yılında heykeltıraş Velichko Milenkov tarafından yapılan bu bronz heykel, sanatçıyı oturur pozisyonda tasvir eder ve onun sade yaşam felsefesini ve doğaya olan derin bağlılığını yansıtır.
Dimitrov, özellikle canlı renklerle bezeli kırsal yaşam sahneleri ve emek temalı eserleriyle tanınır. Sanatçının eserleri, Bulgar halkının günlük yaşamını ve doğayla iç içe geçmiş kültürünü yansıtarak, ulusal sanat tarihinde önemli bir yer edinmiştir.
Anıtın bulunduğu alan, Sofya’nın kültürel dokusunu hissetmek isteyen gezginler için ideal bir duraktır. Çevresindeki park ve sanat galerileriyle birlikte, bu heykel, şehrin sanatsal atmosferini keşfetmek isteyenler için kaçırılmaması gereken bir noktadır.
Sofya’da Gezilecek Dini Yapılar
Aziz Joseph Katolik Katedrali
Sofya’nın kalbinde, Sveta Nedelya Meydanı’na yakın bir konumda yükselen Aziz Joseph Katolik Katedrali, Bulgaristan’ın en büyük Katolik ibadethanesi olarak dikkat çeker. İlk olarak 1875 yılında inşa edilen bu kutsal yapı, II. Dünya Savaşı sırasında 1944’teki bombardımanlarda tamamen yıkılmıştır. Ancak, Katolik cemaatinin azmiyle, 2002 yılında Papa II. Jean Paul’ün temel taşını kutsamasıyla yeniden inşa süreci başlamış ve 2006 yılında Kardinal Angelo Sodano’nun katılımıyla ibadete açılmıştır.
Modern mimarisiyle öne çıkan katedral, 23 metre uzunluğunda, 15 metre genişliğinde ve 19 metre yüksekliğindedir; çan kulesi ise 33 metreye ulaşır ve dört elektronik çanla donatılmıştır. İç mekânda, 7 metrelik ahşap bir İsa çarmıhı ve Bulgar Ortodoks Patriği Maksim tarafından hediye edilen Meryem Ana ikonu bulunmaktadır. Ayrıca, girişin sağında “İsa, sana güveniyorum” yazılı Tanrı’nın Merhameti ikonu ve çeşitli aziz heykelleri yer alır.
Aziz Kiril ve Aziz Metodiy Kilisesi
Sofya’nın merkezinde, George Washington Caddesi üzerinde yer alan Aziz Kiril ve Aziz Metodiy Kilisesi, Bulgaristan’ın ulusal kimliğini ve kültürel mirasını yansıtan önemli bir ibadethanedir. 1878’de Osmanlı egemenliğinden kurtuluşun ardından inşa edilen bu kilise, Bulgar halkının dini ve kültürel yeniden doğuşunun simgelerinden biri olmuştur. Üç yüksek ve zengin süslemeli kubbesiyle dikkat çeken yapı, mimari zarafetiyle ziyaretçilerini etkiler. İç mekânda, ünlü Bulgar sanatçılar Ivan Dimitrov, Stefan Ivanov ve Apostol Hristov’un eserleri olan ikonalar yer alır. Kilisenin sosyal sorumluluk anlayışı, savaş mültecilerine yardım ve gençlere yönelik eğitim programları gibi faaliyetlerle de kendini gösterir. Sofya’yı ziyaret eden gezginler için Aziz Kiril ve Aziz Metodiy Kilisesi, şehrin tarihî ve kültürel dokusunu derinlemesine hissetmek isteyenler için anlamlı bir duraktır.
Aziz Nedelja Kilisesi
Sofya’nın tam kalbinde, Sveta Nedelya Meydanı’nda yer alan Aziz Nedelya Kilisesi (Sveta Nedelya), Bulgar Ortodoks geleneğinin en önemli simgelerinden biridir.
10. yüzyılda inşa edildiği düşünülen bu kutsal yapı, yüzyıllar boyunca birçok kez yeniden yapılandırılmış ve bugünkü görkemli halini almıştır.
Bizans ve Romanesk mimari unsurlarını harmanlayan kilise, 31 metre yüksekliğindeki kubbesi, 11 çanlı çan kulesi ve altın yaldızlı ikonastasıyla dikkat çeker. İç mekânı, zarif freskler ve dini ikonalarla süslenmiş olup, ziyaretçilere hem görsel bir şölen sunar hem de derin bir ruhani deneyim yaşatır.
Aziz Nedelya Kilisesi, sadece mimarisiyle değil, aynı zamanda tarihiyle de dikkat çeker. 16 Nisan 1925’te, General Konstantin Georgiev’in cenaze töreni sırasında gerçekleştirilen bombalı saldırı, Bulgaristan tarihinin en kanlı terör eylemi olarak kayıtlara geçmiştir. Bu trajik olayda 213 kişi hayatını kaybetmiş, 500’den fazla kişi yaralanmıştır. Saldırının ardından kilise, 1927-1933 yılları arasında yeniden inşa edilmiş ve bugünkü görünümüne kavuşmuştur.
Alexander Nevski Kilisesi
Sofya’nın kalbinde yükselen Alexander Nevski Katedrali, yalnızca Bulgaristan’ın değil, tüm Balkanlar’ın en etkileyici dini yapılarından biridir. Neo-Bizans mimarisiyle inşa edilen bu anıtsal katedral, 1877-78 Osmanlı-Rus Savaşı’nda hayatını kaybeden Rus askerlerinin anısına yapılmıştır ve adını, 13. yüzyılda yaşamış Rus prens ve aziz Alexander Nevski’den alır.
Yapımına 1882 yılında başlanan katedral, 1912’de tamamlanarak ibadete açılmıştır. 52 metre yüksekliğindeki altın kaplı kubbesi ve 12 çanlı çan kulesiyle dikkat çeken yapı, 3170 metrekarelik alanı ve 10.000 kişilik kapasitesiyle Bulgar Ortodoks Kilisesi’nin en büyük mabetlerinden biridir.
Katedralin iç mekânı, zarif freskler ve ikonalarla süslenmiş olup, bodrum katında Orta Çağ ve Bulgar Uyanış dönemine ait sanat eserlerinin sergilendiği bir kripta bulunmaktadır . Sofya’yı ziyaret eden gezginler için Alexander Nevski Katedrali, hem mimari ihtişamı hem de tarihi önemiyle mutlaka görülmesi gereken bir duraktır.
Ayasofya Kilisesi
Sofya’nın adını aldığı en önemli tarihî yapılardan biri olan Ayasofya Kilisesi (Sveta Sofia), şehrin ruhunu ve geçmişini yansıtan sessiz bir anıt gibidir. 6. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Justinianus döneminde inşa edilen bu kilise, Balkanlar’daki erken Hristiyan mimarisinin en sağlam örneklerinden biri olarak kabul edilir. Alexander Nevski Katedrali’nin hemen arkasında, dingin bir bahçe içinde yer alan yapı, sade kırmızı tuğla mimarisi ve simetrik planıyla hem zarif hem de etkileyicidir. Yüzyıllar boyunca cami olarak da kullanılmış olan Ayasofya, bugün yeniden Ortodoks ibadethanesi olarak hizmet vermekte ve altında keşfedilen antik mezarlar ile tarih meraklılarına eşsiz bir keşif imkânı sunmaktadır. Sofya’yı ziyaret eden gezginler için bu kilise, şehrin hem adını hem de ruhunu taşıyan anlamlı bir duraktır.
Aziz Paraskevi Kilisesi
Sofya’nın merkezinde, Georgi Rakovski Caddesi üzerinde yer alan Aziz Paraskeva Kilisesi (Sveta Paraskeva), şehrin üçüncü büyük Ortodoks ibadethanesi olarak dikkat çeker. 1910 yılında, Stuttgart’ta eğitim almış Bulgar mimar Anton Tornyov’un tasarımıyla planlanan kilisenin inşası, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı nedeniyle ertelenmiş; nihayet 1922’de yeniden başlatılan çalışmalar 1930’da tamamlanmıştır. Ancak portiko gibi bazı detayların bitirilmesi 1940 yılına kadar sürmüştür.
Aziz Paraskeva Kilisesi, geleneksel Doğu Ortodoks mimarisinden farklı olarak, 20 metreden geniş çaplı yuvarlak bir hücreye (cella) sahip olup, bu tasarımıyla Roma’daki Pantheon’a benzetilir. Yarı kubbelerle desteklenen merkezi kubbesi, olağanüstü akustik özellikler sunar. İç mekân, Prof. Ivan Trovnitski ve Prof. Todor Hristov’un oyma ahşap işleriyle; ikonostasis ise Prof. Stefan Ivanov’un ikonalarıyla süslenmiştir.
Aziz Paraskeva Kilisesi, mimari zarafeti ve tarihi önemiyle Sofya’yı ziyaret eden gezginler için mutlaka görülmesi gereken bir duraktır. Şehrin kültürel dokusunu ve dini çeşitliliğini yansıtan bu kutsal mekân, hem görsel bir şölen sunar hem de derin bir manevi deneyim yaşatır.
Aziz Sedmochislenitsi Kilisesi
Sofya’nın merkezinde yer alan Aziz Sedmochislenitsi Kilisesi (Sveti Sedmochislenitsi), şehrin zengin tarihini ve kültürel çeşitliliğini yansıtan etkileyici bir yapıdır. 1528 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle Mimar Sinan tarafından inşa edilen bu yapı, başlangıçta “Kara Camii” olarak bilinmekteydi. Adını, koyu renkli granitten yapılmış minaresinden almıştır. 19. yüzyılda meydana gelen bir deprem sonucu minaresi yıkılmış ve cami terk edilmiştir.
1903 yılında, Rus mimar Alexander Pomerantsev’in önerisiyle, Bulgar mimarlar Yordan Milanov ve Petko Momchilov tarafından Ortodoks kilisesine dönüştürülmüştür. Kilisenin adı, 9. yüzyılda Slav alfabesini geliştiren Aziz Kiril ve Aziz Metodius ile onların beş öğrencisine atfen “Yedi Azizler” anlamına gelmektedir. Kilisenin iç mekânı, zarif freskler ve dini ikonalarla süslenmiş olup, ziyaretçilere hem görsel bir şölen sunar hem de derin bir ruhani deneyim yaşatır. Sofya’yı ziyaret eden gezginler için Aziz Sedmochislenitsi Kilisesi, şehrin tarihî ve kültürel dokusunu daha yakından tanımak isteyenler için anlamlı bir duraktır.
Azize Samardzhiyska Petka Kilisesi
Sofya’nın tam kalbinde, Serdika Metro İstasyonu’nun hemen yanında yer alan Aziz Petka Samardzhiyska Kilisesi, şehrin tarihî dokusunu yansıtan mütevazı ancak etkileyici bir yapıdır. 11. yüzyılda inşa edilen bu küçük tek nefli kilise, kısmen yer altına gömülü olmasıyla dikkat çeker; bu durum, Osmanlı döneminde kiliselerin belirli bir yüksekliği aşmaması gerektiği kuralının bir sonucudur.
Kilisenin adını aldığı Aziz Petka (Paraskeva), 11. yüzyılda yaşamış bir Bulgar azizesidir ve Orta Çağ’da saraçların (semerci) koruyucusu olarak kabul edilmiştir. Bu nedenle, kilise “Saraçlar Aziz Petka Kilisesi” olarak da anılır. Kilisenin iç mekânı, 14., 15., 17. ve 19. yüzyıllardan kalma İncil sahnelerini betimleyen fresklerle süslenmiştir. Ayrıca, II. Dünya Savaşı sonrası yapılan kazılarda keşfedilen kripta, ziyaretçilere kilisenin tarihî derinliğini daha yakından hissettirir.
Azize Sofya Kilisesi
Sofya’nın en eski ve en anlam yüklü yapılarından biri olan Aziz Sofya Kilisesi (Sveta Sofia), şehrin hem adını aldığı hem de tarihî ruhunu taşıyan simge bir eserdir. 6. yüzyılda Bizans İmparatoru I. Justinianus döneminde inşa edilen bu etkileyici yapı, erken Hristiyan mimarisinin Balkanlar’daki en iyi korunmuş örneklerinden biridir. Göz alıcı sadeliği, simetrik yapısı ve mozaiklerle bezeli geçmişiyle dikkat çeken kilise, Osmanlı döneminde cami olarak kullanılmış, minareleri zamanla yıkılmış ve sonrasında yeniden Ortodoks kilisesine dönüştürülmüştür. Alexander Nevski Katedrali’nin hemen yakınında yer alan Aziz Sofya Kilisesi, tarihî katmanları ve mistik atmosferiyle Sofya’yı derinlemesine hissetmek isteyen gezginler için kaçırılmaması gereken bir duraktır.
Boyana Kilisesi
Sofya’nın güneybatısında, Vitosha Dağı’nın eteklerinde yer alan Boyana Kilisesi, Bulgaristan’ın en değerli kültürel miraslarından biridir.
10. yüzyılda inşa edilen bu küçük Ortodoks kilisesi, mimari sadeliğinin ötesinde, 13. yüzyıla ait freskleriyle dünya çapında ün kazanmıştır.
1259 yılında Sebastokrator Kaloyan ve eşi Desislava’nın desteğiyle yapılan bu freskler, 89 sahnede 240’tan fazla figürü betimleyerek, Orta Çağ Balkan sanatının en etkileyici örneklerinden birini sunar. Bu eserler, bireysel portrelerin psikolojik derinliği ve canlılığıyla erken Rönesans sanatına öncülük etmiş kabul edilir. 1979 yılında UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne dahil edilen Boyana Kilisesi, hem sanat tarihi hem de ruhani atmosferiyle Sofya’yı ziyaret eden gezginler için mutlaka görülmesi gereken bir duraktır.
Çerepiş Manastırı
Sofya’nın yaklaşık 90 kilometre kuzeyinde, Iskar Nehri’nin kıvrımları arasında yer alan Çerepiş Manastırı (Cherepish Manastırı), Bulgaristan’ın tarihî ve ruhani mirasının canlı bir yansımasıdır.
14. yüzyılda II. Bulgar Krallığı döneminde Çar Şişman Ivan’ın saltanatı sırasında kurulan bu Ortodoks manastırı, yüzyıllar boyunca hem dini hem de kültürel bir merkez olarak önemli bir rol oynamıştır.
Manastır, Osmanlı döneminde defalarca yıkıma uğramış, ancak 17. yüzyılda ünlü Bulgar ressam ve mimar Pimen Zografski tarafından yeniden inşa edilerek edebi ve ruhani bir merkez haline getirilmiştir.
Kutsal Üçlü Rumen Ortodoks Kilisesi
Sofya’nın merkezinde, Kniaz Boris Caddesi üzerinde yer alan Kutsal Üçlü Rumen Ortodoks Kilisesi (Holy Trinity Romanian Orthodox Church), şehrin kültürel mozaiğine anlamlı bir katkı sunan zarif bir ibadethanedir. 1905-1912 yılları arasında inşa edilen bu kilise, 18. yüzyıl Rumen mimarisinden esinlenerek üç kubbeli bir planla tasarlanmıştır. İç mekânı, ünlü ikon ressamları tarafından yapılan fresklerle süslenmiş olup, yüksek kaliteli meşe ağacından oyulmuş ikonastası ve Viyana kristali avizeleriyle dikkat çeker. Zemin, pürüzsüz mozaik döşemelerle kaplanmıştır.
Kilisenin 2023 yılında kutlanan 100. yılı, Rumen Ortodoks topluluğunun Sofya’daki ruhani varlığının bir asırlık sürekliliğini simgelemektedir. Bu vesileyle, Tomis Başpiskoposu Teodosie’nin katılımıyla düzenlenen etkinlikler, kilisenin Rumen kültür ve inanç mirasının korunmasındaki rolünü bir kez daha vurgulamıştır.
Sofya Aziz Nikolas Kilisesi
Sofya’nın merkezinde, Tsar Osvoboditel Bulvarı üzerinde yer alan Aziz Nikolas Rus Kilisesi (Sv. Nikolay Chudotvorets), şehrin en zarif ve etkileyici dini yapılarından biridir. 1907-1914 yılları arasında, Rus mimar Mikhail Preobrazhenski’nin tasarımıyla inşa edilen bu kilise, 17. yüzyıl Moskova kiliselerinden esinlenen Rus Rönesans mimarisiyle dikkat çeker. Altın kaplamalı beş kubbesi ve yeşil majolika çatılarıyla göz alıcı bir silüet sunan yapı, Rusya İmparatoru II. Nikolay tarafından bağışlanan çanlarıyla da tarihi bir öneme sahiptir.
Kilisenin iç mekânı, Vasiliy Perminov liderliğindeki Rus sanatçılar tarafından yapılan fresklerle süslenmiştir. Ana girişin altında yer alan kripta, 1950 yılında vefat eden Başpiskopos Seraphim Sobolev’in mezarını barındırır. Ziyaretçiler, dileklerini ve dualarını yazdıkları notları bu mezarın yanına bırakır, çünkü Seraphim’in mucizeler gerçekleştirdiğine inanılır.
Aziz Nikolas Rus Kilisesi, mimari zarafeti ve ruhani atmosferiyle Sofya’yı ziyaret eden gezginler için kaçırılmaması gereken bir duraktır. Şehrin tarihi dokusunu ve kültürel çeşitliliğini yansıtan bu kutsal mekân, hem görsel bir şölen sunar hem de derin bir manevi deneyim yaşatır.
St. Mina Manastırı
Sofya’nın kuzeydoğusunda, Benkovski semtinde, Vladayska Nehri kıyısında yer alan St. Mina Manastırı (Obradovtsi Manastırı), hem tarihî hem de ruhani açıdan önemli bir Ortodoks ibadet merkezidir.
11. yüzyılda kurulduğu düşünülen bu manastır, zamanla 40 şapel, manastır binaları ve bir teoloji okulu içeren büyük bir komplekse dönüşmüştür.
Haçlı Seferleri ve Osmanlı dönemindeki yıkımlarla harap olan manastır, 20. yüzyılın başlarında yeniden keşfedilmiş ve 1942-1945 yılları arasında restore edilmiştir. Bugün, manastır kompleksi içinde Aziz Nikola’ya adanmış kubbeli bir kilise ve çeşitli şapeller bulunmaktadır.
Sofya’da Gezilecek Müzeler
Banya Bashi Hamamı Altındaki Roma Yolu
Müze değil ama müze kadar etkileyici: Serdika metro istasyonunun altında, Roma döneminden kalma taş döşeli caddeler ve yapılar, cam zeminle sergileniyor. Ücretsiz olarak gezilebilen bu arkeolojik alan, Sofya’nın antik katmanlarını gözler önüne seriyor.
Sofya Modern Sanat Enstitüsü (ICA-Sofia)
Güncel sanatı takip edenler için ICA-Sofia, Bulgaristan çağdaş sanatının kalbinin attığı yerlerden biri. Deneysel işler, disiplinlerarası projeler ve uluslararası sanatçılarla yapılan sergiler burada sürekli değişiyor. Alternatif sanat rotası arayanlar için ideal.
Sofya Tarih Müzesi
Termal banyoların bulunduğu güzel restore edilmiş bir binada hizmet veren Sofya Tarih Müzesi, şehrin Serdica adıyla anıldığı Roma döneminden günümüze kadar geçirdiği değişimi gözler önüne seriyor. Fotoğraflar, kıyafetler, ev eşyaları ve eski arabalarla dolu sergiler, hem yerel halkın hem de turistlerin ilgisini çekiyor. Şehri daha yakından tanımak isteyenler için ideal.
Sosyalist Sanat Müzesi
Farklı bir şey arayanlar için kesinlikle kaçırılmaması gereken bir yer. Sovyet döneminden kalma heykellerin, propaganda afişlerinin ve totaliter estetik anlayışının sergilendiği bu müze, yalnızca Bulgaristan’ın değil, tüm Doğu Bloku’nun tarihine ışık tutuyor. Bahçesinde yer alan dev Lenin heykelleri oldukça çarpıcı. Sosyalizmin kültürel mirasına eleştirel ve öğretici bir bakış sunuyor.
Ulusal Arkeoloji Enstitüsü Müzesi
Sofya’nın kalbinde, Atanas Burov Meydanı’nda yer alan Ulusal Arkeoloji Enstitüsü Müzesi (NAIM-BAS), Bulgaristan’ın zengin tarihini keşfetmek isteyen gezginler için eşsiz bir durak niteliğindedir. 15. yüzyılda inşa edilen ve şehrin en eski Osmanlı camisi olan Büyük Cami’nin tarihi yapısında konumlanan müze, 1905 yılında kapılarını ziyaretçilere açmıştır.
Bugün, Bulgar Bilimler Akademisi’ne bağlı olarak faaliyet gösteren NAIM-BAS, Güneydoğu Avrupa’nın en büyük arkeoloji araştırma merkezlerinden biri olarak kabul edilmektedir.
Müze koleksiyonları, 1.6 milyon yıl öncesine tarihlenen Prehistorya Salonu’ndan başlayarak, Trak, Yunan, Roma ve Orta Çağ dönemlerine ait eserlerle devam eder. Öne çıkan hazineler arasında, 1300 M.Ö.’ye tarihlenen ve 12.5 kg ağırlığındaki Valchitran Altın Hazinesi, Trakya hükümdarı Sevtus III’ün bronz başı ve antik Serdika’da gladyatör oyunlarını duyuran taş afiş yer alır . Ayrıca, 9. yüzyıla ait Bulgaristan’ın en eski seramik ikonasını da burada görebilirsiniz.
Ulusal Askerî Tarih Müzesi
Tanklar, uçaklar, füzeler ve savaş üniformalarıyla dolu bu geniş açık hava müzesi, askeri tarih meraklılarını büyülüyor. İç mekânda ise savaş stratejileri, haritalar ve savaş sonrası sosyal yapıya dair zengin bir arşiv var. Tarih ve teknolojiyi birleştiren nadir örneklerden.
Ulusal Doğa Tarihi Müzesi
Özellikle çocuklu aileler için mükemmel bir durak. Bulgaristan’ın zengin flora ve faunasını tanıtan bu müze, böceklerden memelilere, fosillerden minerallere kadar binlerce örnekle dolu. Bilimsel ama sıkıcı olmayan sergileme biçimi sayesinde her yaştan ziyaretçiye hitap ediyor. “Bulgaristan müze kültürü”nün doğa bilimlerine olan katkısını görmek isteyenler için kaçırılmamalı.
Ulusal Etnografya Müzesi
Bulgar geleneklerini daha akademik bir çerçevede tanımak isteyenler için bu müze birebir. Renkli halılar, geleneksel ev içi tasarımları, düğün adetlerine dair objeler ve mevsimsel ritüellerle ilgili bölümleriyle oldukça zengin. Sofya’da kültürel bir panorama çiziyor.
Ulusal Sanat Galerisi
Kraliyet Sarayı’nın zarif binasında bulunan bu galeri, Bulgaristan’ın modern sanat sahnesine dair derin bir bakış sunuyor. İkonlardan soyut ekspresyonizme uzanan geniş bir yelpazeye sahip. Yerli sanatçıların eserlerine odaklanması, galeriyi daha da özel kılıyor. Sanata ilgi duyanlar için “Sofya’da sanat galerileri” listesinde üst sıralarda yer alıyor. Üstelik galerinin bahçesi, dinlenmek için oldukça keyifli bir durak.
Zemlyanev Müzesi (Kültürel ve Antropolojik Miras)
Sofya’nın daha az bilinen ama etkileyici müzelerinden biri. Bulgar köy yaşamına dair geleneksel kıyafetler, ev eşyaları, müzik aletleri ve ritüel objeler sergileniyor. Müze, aynı zamanda yerel kültürle birebir temas kurma imkânı sunan atölyelere de ev sahipliği yapıyor. Otantik deneyim arayanlar için güzel bir keşif noktası.
Sofya’da Gezilecek Park ve Doğal Alanlar
Balkanlar’ın kalbinde yer alan Sofya, sadece tarih ve mimarisiyle değil, doğayla kurduğu samimi bağ sayesinde de fark yaratıyor. Şehir, yürüyüş mesafesinde bile onlarca yeşil alana sahip. Parklar, ormanlar, göller ve dağlarla çevrili bu başkent, sadece bir kent merkezinden ibaret değil; adeta bir açık hava cenneti. Gezginler burada hem tarih kokan sokaklarda dolanabilir, hem de doğanın kalbine kısa sürede adım atabilir.
Borisova Gradina Parkı
Sofya’nın en eski ve en büyük parkı. Tarihi 19. yüzyıla uzanıyor. İçinde tenis kortları, stadyumlar ve devasa ağaçlarla dolu alanlar bulunuyor. Spor yapıp piknik yapabileceğiniz, yürüyüş yollarında kaybolabileceğiniz bir vaha.
South Park (Yujen Park)
Modern ve bakımlı yürüyüş yolları, gölgeli ağaçlar, kafe ve restoranlarla çevrili. Aileler için oyun alanları ve bisiklet parkurları da mevcut. Şehir içinde nefes almak isteyenlerin ilk tercihi.
Zaimov Parkı
Kültür sanat etkinliklerine ev sahipliği yapan bu park, tiyatro binaları ve sanat galerilerine komşuluk eder. Gün içinde kahvenizi alıp bir banka oturarak insan manzarası izlemek için ideal.
Doctor’s Garden (Doktorska Gradina)
Osmanlı-Rus Savaşı’nda ölen Rus doktorlara adanmış bu bahçe, tarih ve huzur bir arada. Merkezde yer alıyor ve dinlenmek isteyenler için sakin bir soluklanma noktasy.
Park Vrana
Kraliyet ailesine ait eski saray alanı içinde yer alıyor. Yürüyüş yolları, göller ve botanik çeşitlilik ile dolu. Rehberli turlar yapılabiliyor, tarih ve doğa burada el sıkışıyor.
Knyazheska Gradina
Sofya’nın merkezinde, spor sahaları, heykeller ve genış çimenliklerle çocuklu aileler için uygun. Piknik yapmak ya da frisbee oynamak için birebir.
Geo Milev Parkı
Yoga yapanlar, kitap okuyanlar ve sürekli koşanlar bu parkta buluşulur. Sessiz atmosferi ve düzenli yolları ile spor severlerin vazgeçilmezi.
City Garden (Gradskata Gradina)
Ulusal Tiyatro binasının önünde yer alan bu tarihi park, cafeleri, sanatçıları ve şehirli atmosferiyle Sofya’nın ruhunu yansıtır. Şehir gezilerine keyifli bir mola noktası.
West Park (Zapaden Park)
Ormanlık yapısı, doğal görünümü ve yerel halkın piknik alanlarıyla tanınan bu park, daha az turistik ama bir o kadar dinlendirici.
Severen Park (North Park)
Sakinlik arayanlar için birebir. Daha az kalabalık, daha fazla doğa. Çocuk parkları ve banklarla donatılmış, yerel yaşamı gözlemlemek isteyenler için iyi bir tercih.
Ariana Gölü
Borisova Parkı’nın içinde yer alan yapay göl. Yazın kayık turu, kışta buz pateni için kullanılıyor. Sevimli ördekler ve suyun sakinliğiyle huzurlu dakikalar sunar.
Pancharevo Gölü
Sofya’nın dışında ama çok yakın. Su sporları, bisiklet, piknik ve yürüyüş için popüler. Doğayla iç içe bir gün için harika bir rota.
Boyana Gölü
Vitosha Dağı’nın eteğinde gizli bir cennet. Sessizlik, kuş sesleri ve bol bol yeşil. Doğa yürüyüşü yapmak isteyenler için birebir.
Dragalevski Şelalesi
Vitosha’nın ormanları içinde yer alan bu şelale, hem yaz hem sonbaharda bambaşka görünür. Trekking severler için ideal rota.
Vitosha Dağı Milli Parkı
Sofya’nın güney sınırında yer alan bu dağ, şehirden doğaya kaçmanın en etkili yolu. Yürüyüş rotaları, kayak pistleri, kamp alanları ve doğal çeşitlilik sunar.
Golden Bridges (Zlatnite Mostove)
Vitosha Dağı üzerindeki taş akıntılarıyla oluşan doğal formasyon. Manzara ve fotoğraf tutkunları için ideal.
Lake Iskar
Sofya’ya 1 saat mesafedeki bu göl, yaz aylarında serinlemek, kamp yapmak ve tekneyle gezmek isteyenler için kaçırılmaz.
Yuzhen Park Gölü
Yapay ama sevimli bir gölet. Ördekler, kuşlar ve çocukların beslediği balıklar için keyifli bir alan.
Botanik Bahçesi (Balgarska Botanicheska Gradina)
Nadir bitkiler, süs ağaçları ve renkli gül bahçeleri ile doğa meraklılarının uğrak noktalarından. Özellikle ilkbaharda görülmeye değer.
Vladaya Parkı ve Orman Yolu
Az bilinen ama sessizliğiyle öne çıkan bir trekking rotası. Şehirden uzaklaşmak isteyenler için birebir.
Çoğu alan ücretsiz, ancak Park Vrana ve Botanik Bahçe gibi yerlerde sembolik giriş ücretleri olabilir. En ideal mevsimler ilkbahar ve sonbahar. Piknik, yoga, meditasyon ya da sadece kitap okumak için alanlar bolca mevcut.
Sofya, tarihi kiliseleri ve taş sokakları kadar, yeşili ve doğasıyla da yaşanası bir başkent. Parklarında yürüyüp, dağlarına tırmanıp, göllerinde serinlerken şehrin farklı bir yüzüyle tanışmak mümkün. Sofya, doğaya yaklaşmanın en kolay yönü olabilir. Kendinize bir sırt çantası hazırlayın, şehirden çok uzaklaşmadan dağ havasını solumaya çıkın. Sofya hakkında seyahatiniz için daha fazla bilgi alabileceğiniz Sofya Gezi Rehberi makalemizi okuyabilirsiniz.