Ayasofya Camii

14.12.2024
11
Okuma Süresi: 21 dakika
A+
A-
Ayasofya Camii

Tarihin en önemli yapılarından biri olan Ayasofya, Roma İmparatorluğu tarafından yaklaşık 1500 yıl önce inşa ettirildi ve dönemin en büyük mabedi olarak tarihe geçti. Hem İslam hem de Hristiyan dünyasının izlerini taşıyan bu eşsiz yapı, adeta iki inancın harmonisini yansıtıyor. Dünyanın sekizinci harikası olarak nitelendirilen Ayasofya, insanlık tarihinin en etkileyici mimari projelerinden biri olmayı sürdürüyor. Özellikle, dönemin mühendislik harikası olan kubbesi, dünyanın en büyük kubbelerinden biri olarak bugün de hayranlık uyandırıyor.

İstanbul’un en eski ve en değerli yapılarından biri olan Ayasofya, yalnızca Türkiye için değil, tüm insanlık tarihi ve dünya kültürel mirası açısından kutsal bir mekan kabul ediliyor. Günümüzde İstanbul’un simgesi haline gelen bu eşsiz yapı, 2020 yılında cami olarak yeniden ibadete açıldı. Tarih boyunca pek çok sırra ve efsaneye konu olmuş, büyüleyici bir mimariye sahip Ayasofya hakkında merak edilen her şey, bu yazıyla sizlere sunuluyor.

Ayasofya’nın Tarihi

Ayasofya, bugünkü konumunda tam üç kez inşa edilmiş ve farklı dönemlerde onarılmıştır. İşte Ayasofya’nın tarihi yolculuğu:

Birinci Ayasofya

İlk Ayasofya, Yunan dilinde “Büyük Kilise” anlamına gelen Megale Ekklesia adıyla inşa edilmiştir. Bu yapının inşası, İstanbul’u başkent ilan eden ve Hristiyanlık için önemli İznik Konsili’ni düzenleyen İmparator Büyük Konstantin tarafından başlatılmıştır. Kilise, Konstantin’in oğlu Konstantinos tarafından tamamlanarak hizmete açılmıştır. Ancak, M.S. 404 yılında çıkan bir iç ayaklanmada yıkılmıştır.

İkinci Ayasofya

İkinci Ayasofya, İmparator II. Theodosyus tarafından 415 yılında yeniden inşa edilmiştir. Ancak, M.S. 532 yılında meydana gelen Nika İsyanı sırasında bu yapı da yıkılmıştır. Günümüzde, ikinci Ayasofya’ya ait kalıntılar, caminin bahçesinde ve giriş merdivenlerinde görülebilmektedir.

Üçüncü Ayasofya

Ayasofya’nın günümüzdeki görünümünü kazandığı inşa süreci, İmparator Justinianus döneminde 532 yılında başlamış ve 537 yılında tamamlanmıştır. Yaklaşık 10 bin işçi ve 100 kalfanın görev aldığı bu devasa projede, yapının bugünkü ihtişamı ortaya çıkmıştır. Ancak, Dördüncü Haçlı Seferi sırasında Haçlılar tarafından yağmalanmış ve ciddi zarar görmüştür.

1453 yılında Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle Ayasofya camiye dönüştürülmüş, İslami ibadetlere uygun hale getirilmiş ve minareler eklenmiştir. Ayrıca, yapıyı güçlendirmek amacıyla Mimar Sinan, destek duvarlarını yenilemiş ve sağlamlaştırmıştır. Ayasofya, Bizans mimarisinin yanı sıra Osmanlı dönemi mermer işçiliğinin de izlerini taşımaktadır ve bu çok kültürlü miras hâlâ büyük bir hayranlıkla korunmaktadır.

Ayasofya’yı Kim Yaptırdı?

Ayasofya’nın temelleri, Bizans Roma İmparatorluğu döneminde İmparator I. Justinianos tarafından atılmıştır. Yapının inşası, dönemin ünlü mimar ve matematikçileri olan İsidoros ve Anthemios tarafından 532 yılında başlatılmıştır. Büyük bir ustalık ve mühendislik harikası olan Ayasofya, yalnızca 5 yıl gibi kısa bir sürede tamamlanarak 537 yılında ibadete açılmıştır.

Günümüzde Ayasofya, cami statüsüyle hizmet vermektedir ve hem mimari ihtişamıyla hem de tarihi önemini koruyarak insanlığı büyülemeye devam etmektedir.

Ayasofya’nın Özellikleri Nelerdir?

Ayasofya, tarihi ve dini bir sembol olmanın yanı sıra teknik ve mimari açıdan da hayranlık uyandıran bir yapıdır. İşte Ayasofya’nın öne çıkan özellikleri:

  • Kapılar: Ayasofya’nın kapıları sağlamlığıyla bilinen meşe ağacından yapılmıştır.
  • Pencereler ve Sütunlar: Yapıda 40 büyük pencere ve 107 sütun bulunur. Bu sütunlar, Bizans mimarisinin ihtişamını yansıtır.
  • Mermer Kaplamalar: Duvarları, yurtdışından getirilen renkli yekpare mermerlerle süslenmiştir. Beyaz mermerler ise Marmara Adası’ndan özel olarak temin edilmiştir.
  • Bizans Mimarisinin İzleri: Ayasofya’nın tasarımı ve kubbesi, Bizans döneminin mimari üstünlüğünü temsil eder.

Osmanlı Döneminde Eklenen Unsurlar:

Ayasofya, Osmanlı döneminde camiye dönüştürüldükten sonra önemli eklemeler yapılmıştır:

  • Mihrap ve minber
  • Hünkar mahfili
  • Hat levhaları
  • I. Mahmud Kütüphanesi
  • Muvakkithane
  • Türbeler
  • Şadırvan
  • Sübyan mektebi

Bu eklemeler, Ayasofya’nın dini, kültürel ve tarihi önemini artırmış ve yapıyı çok kültürlü bir miras haline getirmiştir. Ayasofya, bugün hâlâ görkemiyle ziyaretçilerini büyülemeye devam etmektedir.

Ayasofya’nın Hikayesi: Efsaneler ve Sırlar

UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Ayasofya, yüzyıllar boyunca hem İslam hem de Hristiyan dünyası için kutsal bir sembol olmuştur. Tarihi ihtişamıyla olduğu kadar efsaneleriyle de dikkat çeken Ayasofya, “Tılsımlı Kapılar”, “Arılar” ve “Kutsal Kase” gibi büyüleyici hikayelere ev sahipliği yapar.

Tılsımlı Kapılar

İlk Ayasofya, 7 sayısının tılsımını yansıtarak 7 kapılı şekilde inşa edilmiştir. Günümüzdeki üçüncü Ayasofya’da ise tam 361 kapı olduğu söylenir. Bu kapılardan 101 tanesi devasa boyutlardadır ve en tılsımlı kapıların bunlar olduğuna inanılır. Rivayete göre, Ayasofya’nın kapıları ne zaman sayılmaya kalkılsa bir kapı fazladan çıkmaktadır. Bu esrarengiz durum, yapının mistik yönünü daha da güçlendirmektedir.

Arıların Efsanesi

İmparator Justinianos, Ayasofya’nın ilk inşaat planlarını beğenmemiştir. Bir gün pazar ayini sırasında, yere düşürdüğü kutsal ekmek parçasını bir arı alıp kaçmıştır. İmparator, tüm arıcılara bu arıyı bulmaları için emir vermiştir. Kendi balını üreten bir mimar, arının kovana taşıdığı ekmek parçasını bulmuş ve kovanda eşsiz bir kilise modelinin oluştuğunu görmüştür. Bu olay üzerine Justinianos, kutsal ekmek parçasını ve tasarımı temel alarak inşaatın yeniden düzenlenmesini emretmiştir.

Kutsal Kase

Ayasofya’nın bir diğer efsanesi ise “Kutsal Kase”dir. İstanbul’un fethi sırasında, kaseyi elinde taşıyan bir papazın, kaseyi Müslümanların eline geçmemesi için bir kapıdan geçerek kaybolduğu anlatılır. Bu hikaye, Ayasofya’nın gizem dolu atmosferine katkıda bulunur.

Ayasofya’nın hikayeleri, onun sadece mimari ve tarihi değil, aynı zamanda manevi derinliğini de ortaya koyar. Yüzyıllardır bu efsaneler, Ayasofya’nın mistik cazibesini korumasını sağlamıştır.

Ayasofya Camii’nde Görülmesi Gereken Yerler

Ayasofya, büyüleyici mimarisi ve barındırdığı tarihi detaylarla ziyaretçilerine eşsiz bir deneyim sunar. İşte Ayasofya’nın mutlaka görülmesi gereken yerleri:

Tılsımlı Kapılar

Ana girişte yer alan dokuz kapı, tarih boyunca efsanelere konu olmuştur. Haçlı Seferleri sırasında altın ve değerli taşlarla süslü olan bu kapılar, imparatorlar tarafından kullanılmıştır. En büyüğü, “İmparatorlar Kapısı” olarak bilinir ve çevresindeki mermerlerde muhafızların oluşturduğu çöküntüler görülür. Rivayete göre, bu kapının yapımında Hazreti Nuh’un gemisinin kalıntıları kullanılmıştır. Denizciler, sefere çıkmadan önce bu kapıda dua ederlerdi.

Tılsımlı Kapılar

Sunu Mozaiği

Ayasofya’nın girişinde “Güzel Kapı”dan ilerlediğinizde koridorun sonunda “Sunu Mozaiği” sizi karşılar. 1849 yılında yapılan restorasyon sırasında ortaya çıkarılan bu mozaikte, Hz. Meryem kucağında bebek İsa ile tasvir edilmiştir. Yanında, şehrin maketiyle İmparator Justinianos ve şehrin kurucusu I. Konstantin yer alır.

Sunu Mozaiği

Deisis Mozaiği

Diğer adıyla “Yakarış Mozaiği”, Hz. Meryem ve Vaftizci Yahya’nın tüm insanlık için Hz. İsa’ya yakarışını tasvir eder. Mozaiğe uzaktan bakıldığında Hz. İsa’nın gözleriyle karşılıklı bakışıyormuş hissi uyandıran bir detay bulunur.

Deisis Mozaiği

Komnenoslar Mozaiği

Bu mozaik, İmparator II. Ionnes Komnenos, eşi İren ve oğulları II. Aleksios’un tasvirlerini içerir. Mozaiğin merkezinde Hz. Meryem ve çocuk İsa yer alır. Bu mozaik, Ayasofya’ya bağışlar yapan Komnenos ailesinin onuruna hazırlanmıştır.

Komnenoslar Mozaiği

Apsis Mozaiği

5 metre uzunluğundaki bu mozaik, Hz. Meryem’i değerli taşlarla süslenmiş bir taht üzerinde, kucağında çocuk İsa ile gösterir. Cami olarak kullanılan yapıda, mozaik namaz vakitlerinde elektronik perdelerle gizlenir.

Apsis Mozaiği

Pandantiflerdeki Serafim Melekleri

Altı kanatlı Serafim Melekleri, pandantiflerin üzerinde yer alır ve Tanrı’nın tahtını koruduklarına inanılır. Osmanlı döneminde meleklerin yüzleri madeni kapaklarla örtülmüş, ibadet saatlerinde ise perdelerle kapatılır.

Pandantiflerdeki Serafim Melekleri

Ompalyon

Bizans İmparatorlarının taç giyme törenlerinin yapıldığı bu nokta, “Dünyanın Merkezi” olarak adlandırılır. Merkezdeki büyük daire Hz. İsa’yı, çevresindeki 12 küçük daire ise havarileri temsil eder.

Ompalyon

Hızır Makamı

Rivayete göre, Hızır’la buluşmak isteyenler için Ayasofya kutsal bir mekan olarak kabul edilmiştir. Merkezdeki kubbenin altında yer alan “x” işareti Hızır Makamı olarak bilinir.

Hızır Makamı

Ağlayan Sütun

“Dilek Sütunu” olarak da bilinen bu sütunun, hastalıkları iyileştirdiğine inanılır. Sütunun ortasındaki oyuğa parmağını değdirip sonra hastalıklı bölgeye sürmek şifa bulmanın bir yolu olarak görülmüştür.

Ağlayan Sütun

Vaftiz Havuzu ve Vaftizhane

Bahçedeki vaftizhanede, bir zamanlar yağ depolanmıştır. Osmanlı döneminde türbeye çevrilen yapıdan çıkarılan vaftiz havuzu, 1943’te restore edilerek tekrar yerine konulmuştur.

Vaftiz Havuzu ve Vaftizhane

Mermer Kapı

Halkın kullanımına kapalı olan bu kapı, yalnızca patriklere özel bir geçittir. Bir tarafı cenneti, diğer tarafı cehennemi simgeler.

Ayasofya Mermer Kapı

Viking Yazısı

Üst katta, Run alfabesiyle yazılmış “Halvdan” isimli bir Viking askerine ait yazı görülebilir. Bu yazı, Bizans’a gelen Vikinglerin tarihine dair önemli bir ipucudur.

Viking Yazısı

Enrico Dandolo’nun Mezarı

Dördüncü Haçlı Seferi’nin lideri Enrico Dandolo, 1205 yılında İstanbul’da vefat etmiş ve Ayasofya’ya gömülmüştür. Ancak, 1261’de Bizanslılar mezarını açıp kemiklerini denize atmıştır. Günümüzde mezar, sembolik bir değer taşır.

Enrico Dandolo’nun Mezarı

Ayasofya, sadece mimari yapısıyla değil, barındırdığı tarih, efsaneler ve detaylarla da ziyaretçilerini etkileyen bir dünya mirasıdır.

Ayasofya Camii Nerede?

Ayasofya Camii, İstanbul’un Avrupa Yakası’nda, Tarihi Yarımada’nın kalbinde yer alıyor. Fatih ilçesi sınırları içinde, Sultanahmet Meydanı’nda bulunan bu ikonik yapı, şehrin en önemli tarihi noktalarından birinde konumlanmıştır. Karaköy, Sirkeci ve Eminönü gibi merkezi lokasyonlara oldukça yakın olan Ayasofya Camii, hem Avrupa Yakası’ndaki ziyaretçiler hem de Anadolu Yakası’ndan gelenler için kolaylıkla ulaşılabilir bir noktada bulunmaktadır.

Ayasofya Camii’ne Nasıl Gidilir?

Ayasofya Camii’ne ulaşmak, İstanbul’un her iki yakasından da oldukça kolaydır. Marmaray, tramvay ve deniz yolu gibi toplu taşıma araçlarıyla rahatça ulaşabilirsiniz.

  • Tramvay: Bağcılar-Kabataş tramvay hattını kullanarak Sultanahmet durağında inebilirsiniz. Bu durak, Ayasofya Camii’ne birkaç dakikalık yürüme mesafesindedir.
  • Marmaray: Marmaray hattını kullanarak Sirkeci durağında inebilirsiniz. Buradan kısa bir yürüyüşle ya da durağın hemen yanında bulunan tramvaya binerek Ayasofya’ya ulaşabilirsiniz.
  • Vapur ve Motor: Anadolu Yakası’ndan Avrupa Yakası’na geçmek için deniz yolunu tercih edebilirsiniz. Kadıköy veya Üsküdar’dan Eminönü’ne hareket eden vapurları kullanabilirsiniz. Eminönü’ne vardığınızda tramvaya binerek ya da yürüyerek Ayasofya’ya kolayca ulaşabilirsiniz.

Ayasofya Camii: Ücret ve Ziyaret Saatleri

Ayasofya Camii, cami statüsünde olduğu için girişler ücretsizdir. Ancak, UNESCO’nun önerileri doğrultusunda, 15 Ocak 2024 itibarıyla yeni bir ziyaretçi yönetim planı devreye girmiştir. Ayasofya, 1985 yılından beri UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer almakta olup, 24 Temmuz 2020’den bu yana cami olarak hizmet vermektedir.

Giriş Ücretleri

  • Cami bölümü: Ücretsiz
  • Üst kat (giriş için özel ücretlendirme):
    • Yabancı ziyaretçiler: 25 Euro
    • Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları: 850 TL

Ziyaret Saatleri

  • Cami bölümü: 7 gün 24 saat ziyarete açıktır. Ancak ibadet saatlerinde, özellikle cuma ve vakit namazları sırasında, ziyaretler sınırlı olabilir.
  • Üst kat: Her gün 19.00’a kadar ziyaret edilebilir.

Not: Hafta sonları ve yoğun turistik dönemlerde giriş sıralarının oldukça uzun olabileceğini unutmayın. Ziyaretinizi planlarken bu durumu ve ibadet saatlerini göz önünde bulundurmanızı öneririz.

Ayasofya’nın Sırları ve İlginç Bilgiler

Ayasofya, hem mimarisi hem de tarih boyunca taşıdığı hikayelerle dikkat çeken bir yapıdır. İşte Ayasofya’nın bilinmeyen sırları ve ilginç detayları:

Ayasofya’nın Adı ve Anlamı

  • “Hagia” Eski Yunanca’da “kutsal”, “Sophia” ise bilgelik anlamına gelir. Birlikte “Kutsal Bilgelik” anlamını taşır ve Ortodoks mezhebinde Tanrı’nın üç niteliğinden birine atıfta bulunur.

Mimari Detaylar

  • Ayasofya, 96 metreye 66 metre boyutlarında dikdörtgen bir yapı içinde inşa edilmiştir.
  • Kubbesi 31 metre çapında ve yerden 56 metre yüksekliktedir; bu da onu bir gökdelen yüksekliğine eşdeğer kılar.
  • İnşasında kullanılan tuğlalar, Rodos’tan getirilmiştir ve özelliği suda batmamasıdır.

Tarihi ve Mimari Rekorlar

  • Ayasofya, dünyanın en eski katedrali olma özelliğini taşır. Aynı zamanda en hızlı inşa edilen katedral olarak da bilinir.
  • Sevilla Katedrali yapılana kadar dünyanın en büyük katedraliydi. Günümüzde ise en büyük dördüncü katedraldir.

Osmanlı Dönemi ve Mimar Sinan

  • Osmanlı baş mimarı Mimar Sinan, 1573 yılında Ayasofya’nın kubbesini onarmıştır ve yapıyı güçlendirmek için destek duvarları eklemiştir.
  • Kırmızı renkli tek minaresi, İstanbul’un fethi anısına dikilmiş ve fetih uğruna can verenleri simgelemek için yapılmıştır.

Malzeme ve Teknik

  • Ayasofya’nın yapımında tuzsuz nehir kumu, kireç ve tuğla tozundan oluşan özel bir volkan tüfü karışımı kullanılmıştır. Bu malzeme, çimentoya benzer bir yapıya sahiptir ve binanın kendi kendini tamir etmesini sağlayarak asırlardır ayakta kalmasına yardımcı olmuştur.

Yeraltı ve Tüneller

  • Ayasofya’nın altında tüneller ve yeraltı mezarları olduğu rivayet edilmektedir. Bu tünellerin Bizans döneminde sığınak ve gizli geçit olarak kullanıldığı düşünülür.

Deprem ve Onarım

    1. yüzyılda meydana gelen büyük bir depremden sonra Ayasofya, halktan toplanan vergilerle yeniden onarılmıştır.

Efsaneler ve Hikayeler

  • Ayasofya’nın “kendi kendini tamir eden” yapısıyla bir mühendislik harikası olduğu kabul edilir.
  • Kırmızı minare, fetih anısını ve şehitleri sembolize eder.
  • Kubbesinin büyüklüğü ve yerden yüksekliği, yapıya gökyüzüne uzanan bir ibadet mekanı havası kazandırmıştır.

Ayasofya’nın büyüleyici mimarisi ve tarih boyunca anlatılan sırları, onu sadece bir yapı değil, aynı zamanda geçmişin bir aynası ve insanlığın ortak mirası haline getiriyor.

Ayasofya’da Yeni Dönem Başlıyor

İstanbul’un gözde tarihi mekanlarından biri olan Ayasofya’da, 2024 yılında Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hayata geçirdiği yeni düzenlemelerle ziyaretçi deneyimi iyileştirildi. Camiye ibadet için gelenlerle turistik amaçla ziyaret edenler artık ayrı girişlerden yönlendiriliyor. Bu uygulama sayesinde hem ibadet edenler rahatsız edilmiyor hem de uzun kuyrukların oluşması önleniyor.

Yeni sistemle, ziyaretçiler Ayasofya’yı daha sessiz ve düzenli bir ortamda gezebiliyor. QR kodla çalışan kulaklıklı rehberlik sistemi sayesinde, turistler kendi kulaklıklarını kullanarak ya da tek kullanımlık kulaklıklar edinerek, 23 farklı dilde bilgi alabiliyor. Böylece caminin dini atmosferine saygı gösterilirken, kültürel zenginlikler de ziyaretçilere etkili bir şekilde aktarılıyor.

Sultanahmet Parkı’ndan muhteşem bir manzaraya sahip olan Ayasofya, bu düzenlemelerle hem ibadethane hem de kültürel bir miras olarak değerini korumaya devam ediyor.

Ayasofya Ziyaretçilerini Bekliyor

Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ayasofya Camii’nde başlattığı restorasyon ve koruma çalışmalarını tamamlayarak ziyaretçilere özel bir galeri alanı oluşturdu. Bu yeni düzenleme, ziyaretçilere hem Bizans hem de Osmanlı döneminin eşsiz izlerini daha yakından görme fırsatı sunuyor.

Ziyaretçiler, cami harim katını ve Osmanlı dönemine ait eklemeleri keşfederken, “Cennet-Cehennem Kapısı”ndan geçerek Bizans dönemine ait mozaikleri inceleyebilecekler. Ayasofya’nın farklı dönemlerine ait sanat ve mimari zenginlikler, bu galeride özenle sergileniyor.

2024 yılı itibarıyla üst katı gezmek isteyen ziyaretçiler için belirlenen giriş ücreti 25 Euro’dur. Bu alan, özellikle tarih ve sanat tutkunlarına, Ayasofya’nın çok katmanlı mirasını daha derinlemesine deneyimleme imkanı sunuyor.

Ayasofya, büyüleyici manzarası ve zengin tarihiyle her zamanki gibi ziyaretçilerini bekliyor. Bu tarihi yapının görkemi, İstanbul’un kültürel kimliğini gözler önüne seriyor.

 

Bir Yorum Yazın

Ziyaretçi Yorumları - 0 Yorum

Henüz yorum yapılmamış.